Cumhuriyet yazarından Kılıçdaroğlu’na sert eleştiri: ‘Helalleşme’ gizli bir suçluluk itirafıdır
Cumhuriyet yazarı Erdal Atabek bugün yayımlanan yazısında köktendincilik ve inanç psikolojisi konusuna eğildi. Atabek, körü körüne inancın beslediği toplumsal sorunlardan çıkış yolu olup olmadığı sorusunu yanıtladı. “Çıkış var” diyen Atabek, CHP Eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” politikalarını eleştirdi.
BirGün yazarı Yakup Kepenek’in dünkü eleştirileri ardından Cumhuriyet yazarı Erdal Atabek de Kemal Kılıçdaroğlu’na sert ifadelerle yüklendi.
Atabek yazısında, “Ürkek, uzlaşmacı Kemal Kılıçdaroğlu siyaseti ülkeyi buralara getirmiştir” ifadelerini kullandı.
İşte Erdal Atabek’in o yazısı:
İnancın psikolojik gücü nedir?
Prof. Dr. Vamık Volkan, bu gücü şöyle açıklıyor:
“Birey yaşam döngüsü içine girdikçe çeşitli gereksinimleri, istekleri, iç gerilimleri, çatışmaları doyurmak ya da onlara karşı kendini savunmak için dini kullanabilmektedir.
Fakat her birey için Tanrı imgesi geçiş nesnelerinin ve fenomenlerinin, anne ya da baba sevgisinin, ceza korkusunun, nefretin, tümgüçlülüğün vb., en önemlisi de ailesine, klanına ve veya geniş grubuna ait olma duygusunun çeşitli bileşimlerinin bir kaynağı olmaktadır.”
Özetle, din inancı ve Tanrı imgesi, birey için;
SIĞINMA-KORUNMA-AİT OLMA gereksinmelerinin karşılığıdır.
TEOKRATİK İKTİDAR
Laik Cumhuriyete açıkça savaş açan, laikliği dinsizlik sayan, şeriata karşı olmayı din düşmanlığı kabul eden, halifelik özlemi içindeki siyasal iktidar ve başkanı Erdoğan ne istiyor?
Açıkça istenen “teokratik iktidar”dır, din devletidir, İslam Cumhuriyetidir.
Oysa, asıl istenen “İktidar ve Servettir”.
İslam dini bu amaçlar için kullanılmaktadır.
İslam dini, sadelik, doğruluk ve dayanışma dinidir.
AKP iktidarında bunların hiçbirisi yoktur.
AKP iktidarı şatafattır, saraylardır, gösteriştir.
AKP iktidarı yalanları örter, yolsuzlukları korur, hilelerle yönetir.
AKP iktidarı yandaşlarını korur, zengin eder, sadakati ödüllendirir.
Şeriat ve hilafeti savunmak da toplumu biat-itaat kültürüyle yönetmek içindir.
İnancı kullanarak “kendi kaderine razı olan” ümmet bu dünyanın sıkıntılarına “öbür dünyanın imtihanı” olarak bakacağı için de uysal bir sürü olarak güdülür.
Bu duruma inandırılmış kişi;
Ne asgari ücreti sorgular
Ne yaşadığı sefaletin hesabını sorar
Ne çarşı pazar yangınından iktidarı sorumlu tutar.
Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının reddedilmesi,
Merkez Bankası’nda nelerin olup bittiği nasıl olsa onun ilgi alanında değildir.
Her şeyden yakınır, her şeyden sızlanır,
Ama seçimde gider oyunu gene AKP’ye verir.
Çünkü AKP, dini savunmaktadır.
Körü körüne inanç işte tam da budur.
ÇIKIŞ YOLU VAR MI?
Evet var, elbette var, her zaman var.
Çıkış yolu; dinci iktidarın bu tutumunu açıkça ortaya koymaktan geçer.
“Aman bu konulara girmeyelim”,
“Şimdi tarikatları karşımıza almayalım”,
“Bu polemik bizi yıpratır”
diyerek çekinik, ürkek, uzlaşmacı Kemal Kılıçdaroğlu siyaseti ülkeyi buralara getirmiştir.
“Helalleşme” buluşu da gizli bir suçluluk itirafıdır ki bu da Cumhuriyetin kuruluş tartışmalarına kadar uzanır.
Bu tutum büyük bir hatadır ve bütün uygar kazanımların kaybına kadar gider.
Her şeyi ortaya koyacak, her şeyi tartışacaksınız.
AKP iktidarının dini nasıl sömürdüğünü, kanıtlarıyla ortaya koyacaksınız.
Din adına yapılan şantajları, topluma yönelik tehditleri ortaya koyacaksınız.
Sahteciliklerin, yalanların, yolsuzlukların, halkın malına, parasına nasıl el konduğunu açıklayacaksınız.
Vatan topraklarının kimlere nasıl satıldığını, ormanların, zeytin ağaçlarının yandaş şirketlere nasıl peşkeş çekildiğini, bütün bunlar yapılırken halkın nasıl din adına uyutulduğunu bıkmadan, korkmadan, yorulmadan anlatacaksınız.